Üreticiden çıkan sebze/meyve, tüketicinin sofrasına ortalama 3 kat fiyat artışı ile geliyor. Bazı ürünlerde bu oran yüzde 600 oluyor. Marketteki fiyata şaşıran tüketici gibi, üretici bölgelerde de tüm bu oranlar şaşkınlıkla karşılanıyor. Yaz gelince ‘ürün kurudu’, kış gelince ‘kardan kamyon gelmedi’ diye faydalanıp sebze meyve fiyatı anında yukarı çekiliyor. Üreticide 3 lira olan portakal markette 10 lira, üreticide 2.5 lira olan domates markette 8-12 lira. Hatta çiftçinin ‘para etmiyor’ diye 80 kuruş 1 liraya sattığı kıvırcık pazarda bile 5 lira.
Milliyet gazetesinden Duygu Erdoğan'ın haberine göre, üretici ‘kazanamıyoruz’ derken, komisyoncular ise 3 liraya aldıkları bir ürünün markette 8 lira olmasını ‘makul’ olarak ifade ediyor. Tüketici ise sofrasına getireceği hemen her sebzenin pahalılığından, elma portakal gibi ‘bol ve gündelik’ meyvelerin bile 10 liraya yaklaşan fiyatından şikayetçi. Genel olarak bakıldığında üreticiden çıkan sebze/meyve, tüketicinin sofrasına ortalama 3 kat fiyat artışı ile geliyor. Bazı ürünlerde bu oran yüzde 500 oluyor. Marketteki fiyata şaşıran tüketici gibi, üretici bölgelerde de tüm bu oranlar şaşkınlıkla karşılanıyor. Çünkü üretimde büyük bir sorun görünmüyor.
Haberde görüşlerine yer verilen Antalya Kumluca Ziraat Odası Başkanı Hidayet Kökce, "Kısacası üretici de tüketici de mağdur. Arada bu kadar fiyatı yükselten kimdir, nedir bilmiyoruz. Üretici, çamurda, yağmurda, karda gece gündüz ürünlerin başını bekliyor, durmadan çalışıyor ama yine de karşılığını alamıyor. İstanbul’da bir semt pazarında pazarcıya mikrofon uzatıp, fiyat artışının nedenini soruyorlar. Pazarcı, ‘yağmur, sel oldu mal kalmadı, üretici fiyatı yükseltti’ diyor. Antalya’da en ufak yağmur yağsa ‘sel ürünleri götürdü’ diyorlar. Ki öyle olsa bile, ürünün kalitesi düşeceği için biz ucuza satarız, pahalıya değil” diye konuştu.
Samsun Bafra Ziraat Odası Başkanı Osman Tosuner, bölgenin kışlık sebze üretiminde çok önemli bir yeri olduğunu hatırlatırken, fiyatlara ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı:
“Üretici ile tüketici arasındaki makasın bu kadar açılması bizleri çok üzüyor. Özellikle hala kuruşlarla satış yaparken büyükşehirlerdeki market fiyatlarını görünce şok oluyoruz. Mesela karnabahar hala 1 lira bile değil, 80 kuruştan satılıyor. Pırasa 1-1.1 liradan, beyaz lahana 90 kuruştan satılıyor. Brokoli 1-1.5 lira, ıspanak yine aynı. Pancar 1.5 lira, kıvırcık bağı 90 kuruş.”
Mevsimsel etkiler ve yüksek taşıma maliyetlerinin bu dönemde etkisinin daha sert görüldüğünü anlatan Tarım Yazarı Ali Ekber Yıldırım, yanı sıra bu nedenlerin ‘algı’ oluşturmak için de sıkça kullanıldığını söyledi. Yıldırım, “Örneğin kar yağdı 20 kamyon ürün geleceğine 10 kamyon ürün geldi. Tüccar ürün o gün piyasada az diye birden bunu kullanıp fiyatı artırabiliyor. Hava durumuna bakıyor. Kar yağdı, sel oldu ama bu yağıştan önce toplayıp depoya koyduğu portakala hemen zam ekliyor. Üreticiye ise ‘kar yağdı yollar kapalı satmam zor’ deyip ucuza alıyor. Sözleşmeli üretim yaptıran marketler ise direkt çiftçiden alıyor. Yani daha ucuza satması gerekirken maliyet kalemlerinin hepsini yükleyerek daha bile fazla fiyata satıyor. Üretici için ise değişen tek şey maliyet artışı! Kazancı hiç değişmiyor, giderek azalıyor” dedi.
Milliyet gazetesinden Duygu Erdoğan'ın haberine göre, üretici ‘kazanamıyoruz’ derken, komisyoncular ise 3 liraya aldıkları bir ürünün markette 8 lira olmasını ‘makul’ olarak ifade ediyor. Tüketici ise sofrasına getireceği hemen her sebzenin pahalılığından, elma portakal gibi ‘bol ve gündelik’ meyvelerin bile 10 liraya yaklaşan fiyatından şikayetçi. Genel olarak bakıldığında üreticiden çıkan sebze/meyve, tüketicinin sofrasına ortalama 3 kat fiyat artışı ile geliyor. Bazı ürünlerde bu oran yüzde 500 oluyor. Marketteki fiyata şaşıran tüketici gibi, üretici bölgelerde de tüm bu oranlar şaşkınlıkla karşılanıyor. Çünkü üretimde büyük bir sorun görünmüyor.
Haberde görüşlerine yer verilen Antalya Kumluca Ziraat Odası Başkanı Hidayet Kökce, "Kısacası üretici de tüketici de mağdur. Arada bu kadar fiyatı yükselten kimdir, nedir bilmiyoruz. Üretici, çamurda, yağmurda, karda gece gündüz ürünlerin başını bekliyor, durmadan çalışıyor ama yine de karşılığını alamıyor. İstanbul’da bir semt pazarında pazarcıya mikrofon uzatıp, fiyat artışının nedenini soruyorlar. Pazarcı, ‘yağmur, sel oldu mal kalmadı, üretici fiyatı yükseltti’ diyor. Antalya’da en ufak yağmur yağsa ‘sel ürünleri götürdü’ diyorlar. Ki öyle olsa bile, ürünün kalitesi düşeceği için biz ucuza satarız, pahalıya değil” diye konuştu.
"BİZ HALA KURUŞLARLA SATIYORUZ"
Samsun Bafra Ziraat Odası Başkanı Osman Tosuner, bölgenin kışlık sebze üretiminde çok önemli bir yeri olduğunu hatırlatırken, fiyatlara ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı:
“Üretici ile tüketici arasındaki makasın bu kadar açılması bizleri çok üzüyor. Özellikle hala kuruşlarla satış yaparken büyükşehirlerdeki market fiyatlarını görünce şok oluyoruz. Mesela karnabahar hala 1 lira bile değil, 80 kuruştan satılıyor. Pırasa 1-1.1 liradan, beyaz lahana 90 kuruştan satılıyor. Brokoli 1-1.5 lira, ıspanak yine aynı. Pancar 1.5 lira, kıvırcık bağı 90 kuruş.”
"KAR YAĞDI, SEL OLDU…"
Mevsimsel etkiler ve yüksek taşıma maliyetlerinin bu dönemde etkisinin daha sert görüldüğünü anlatan Tarım Yazarı Ali Ekber Yıldırım, yanı sıra bu nedenlerin ‘algı’ oluşturmak için de sıkça kullanıldığını söyledi. Yıldırım, “Örneğin kar yağdı 20 kamyon ürün geleceğine 10 kamyon ürün geldi. Tüccar ürün o gün piyasada az diye birden bunu kullanıp fiyatı artırabiliyor. Hava durumuna bakıyor. Kar yağdı, sel oldu ama bu yağıştan önce toplayıp depoya koyduğu portakala hemen zam ekliyor. Üreticiye ise ‘kar yağdı yollar kapalı satmam zor’ deyip ucuza alıyor. Sözleşmeli üretim yaptıran marketler ise direkt çiftçiden alıyor. Yani daha ucuza satması gerekirken maliyet kalemlerinin hepsini yükleyerek daha bile fazla fiyata satıyor. Üretici için ise değişen tek şey maliyet artışı! Kazancı hiç değişmiyor, giderek azalıyor” dedi.