Eğitim, son yıllarda Türkiye’nin en hızlı büyüyen sektörlerinin başında geliyor. Özel okullaşma her ne kadar şu anda yüzde 3-4 düzeyindeyse de 2023’te bu oranın yüzde 15’lere ulaşması hedefleniyor.
FATOŞ BOZKUŞ
[email protected]
Eğitim sektörünün duayenlerinden Bahçeşehir Uğur Eğitim Kurumları Yönetim Kurulu Başkanı Enver Yücel, eğitim sisteminin bugünkü mesleklerin olmaması üzerine kurgulanması gerektiğini söylüyor.
Eğitim sektörü, yaklaşık 25 bin kurum ve kuruluşun yer aldığı, 300 binden fazla istihdam sağlayan, ülkemizde hızlı gelişmeye müsait sektörlerden biri. 2015 MEB bütçesi yatırımlar dahil 65 milyar TL civarındaydı. Ancak sektörü özel eğitim kuramlarının yaptığı yatırımlar büyütüyor.
2000-2014 yılları arasında özel okul sayısındaki 3 kat artış dikkati çekiyor. 2000 yılında bin 788 olan okul sayısının geçen yılın sonunda 5 bin 118’e ulaştığı görülüyor. Bugün 700 bine yakın öğrenciye hizmet veren özel okullar, okul öncesi dahil zorunlu eğitim çağındaki öğrencilerin yüzde 3-4’üne eğitim fırsatı sunuyor.
Gelişmiş ülkelerde ise özel okullaşma oranları yüzde 10-15’ler seviyesinde. Belçika, Fransa Almanya’da bu oran yüzde 40’lara çıkıyor. Bu ülkelerdeki oranların yüksek olmasının en önemli nedeni ise kamu destekli özel okulların fazla olması.
Eğitim sektörünün duayenlerinden Bahçeşehir Uğur Eğitim Kurumları Yönetim Kurulu Başkanı Enver Yücel ile
sektörün 25 yılda geldiği noktayı ve gelecek 25 yılı konuştuk. 2023’e kadar Türkiye’de de özel okullaşma oranının yüzde 15’lere çıkmasını bekleyen Yücel, anaokulundan başlayan ve üniversiteye kadar uzanan eğitim sektörünün hem nitelik hem de sayısal olarak gelişmesi için yapılması gerekenleri anlattı.
1973’te üç odalı bir dershaneyi alarak ilk yatırımı yaptığınız dönemden bu yana Türkiye’nin eğitim sektörü nasıl bir gelişim yaşadı?
Sektöre ilk girdiğimde eğitim sadece öğretmenlerin ve devlet adamlarının konuştuğu bir konuydu. Ben yatırım yaptığım günlerde sektörün bu kadar büyüyeceğini düşünmemiştim. Zaman içinde eğitim ülke gündemini meşgul eden konulardan oldu.
Son 15 yıldır patronlar da eğitimi konuşmaya başladı, hatta bu alana yatırım yaptı. Eğitim ekonomisi diye bir kavram var artık. Eğitim hizmetinin devletin sorumluluğu olduğu algısı da değişmeye başladı. Son 10 yıldır özel sektör eğitimde marka yaratma ve bunu büyütme gayretinde. Son 10 yılda özel okullaşma yüzde 2,5’lerden yüzde 4’lere yükseldi.
Eskiden sadece büyük illerde özel okullar varken, bugün özel okul olmayan il sayısı beşten fazla değildir. Sektör süratle gelişiyor. Dünyanın farklı yerlerinden fonlar geldi ve bu kurumlarla ortaklık kurdular. Yükseköğretimde de girişimler var. Bundan 25 yıl önce hiç vakıf üniversitesi yoktu. Bugün 180 üniversitenin yüzde 40’ı vakıf üniversitesi.
Eğitim sektöründeki bu değişimin sürmesi hatta sektörün daha da büyümesi için eğitim politikalarında nasıl bir değişime ihtiyaç var?
Öncelikle eğitim hizmetini devletin vermek zorunda olduğu inancından vazgeçilmeli. Herkes istediği okula gidebilmeli. Devlet, hizmeti veren değil, satın alan olmalı. Eğitimde bu yolda çalışmalar var. Örneğin özel okula çocuğunu göndermek isteyenlere devlet 3-4 bin TL civarında bir destek sağlıyor.
Bu, Anadolu’da okul ücretinin neredeyse yüzde 40’ı. Kapı aralandı ve zihniyette bir değişiklik oldu. Ama yeterli değil. Okulların özelleşmesi lazım. Ingiltere’de bugün okulların yüzde 75’i özelleşti. Devlet eğitim kurumlarını denetliyor ve öğrencinin parasını veriyor. Kısacası, anayasa değişince eğitimdeki kısıtlamalar da azalacaktır diye düşünüyorum.
Orta vadede özel okullaşma oranında nasıl bir değişim bekliyorsunuz?
2023’te hiç değilse yüzde 15’lere çıkması lazım. Devlet en fazla bütçeyi eğitime ayırıyor ama bunun nasıl hizmete dönüşeceği konusunda bir dönüşüme ihtiyaç var. Eğitim sivilleşmeli.
Önümüzdeki 25 yılda sektörde ne gibi bir gelişim ve değişim bekliyorsunuz?
Bugün çalışan nüfus ortalama altı yıl okula gitmiş, bunu 11 yıla çıkarmak lazım. 21’inci yüzyıl becerilerini öğretmek çok önemli. Artık Google çocuklar istemiyoruz. Bilgi her yerde, önemli olan bilgiyi nasıl kullanacakları.
Yeni dönemde bunu öğretmemiz gerekiyor. Bugün anaokuluna başlayanlar üniversiteyi bitirdiklerinde bugünkü mesleklerin yüzde 60’ı olmayacak. Hatta bugünkü yaşam biçimimiz de 20 yıl sonra aynı olmayacak. Bu gerçeği bilip ona göre eğitimin içeriği oluşturulmalı.
Eğitim ve öğretim müfredatları baştan mı yazılmalı?
Bugün dünya değişen teknolojiyle birlikte interdisipliner bir eğitime geçti. Tıp mühendisleri var artık. Bu interdisipliner anlayış anaokulunda verilmeli. Çocuklarımızı geleceğe hazırlamak için robotik ve kodlama öğretmeliyiz.
Biz kendi okullarımızda anaokulunda kodlama eğitimi veriyoruz. STEM eğitimleri çok önemli. Fen liseleri demode oldu, bunun farkına varılmalı. Biz hep üniversite eğitimini önemli görüyoruz ama okul öncesi eğitim ondan daha önemli.
Çünkü fiziksel olarak çocuğun beyni o yıllarda gelişiyor. Lise ve üniversite sınavlarının da bir an önce değişmesi gerektiğine inanıyorum. Bir başka eksiklik de üstün yetenekli eğitimlerinde. Bu konuda bir politikamızın olmaması çok büyük bir eksiklik. Bununla da ilgili mutlaka çalışmalar yapılmalı.
Vakıf üniversitelerindeki artışı yeterli görüyor musunuz?
Yeterli değil. Üniversitelerin hepsi aynı. Farklı anlayışlı üniversiteler olmalı. Terzilik, ya da iletişim üniversitesi olmalı mesela. Ben gelecekte üniversitelerin modüler hale geleceğini ve kampüslerin ortadan kalkacağını düşünüyorum. Öğrenciler 4-5 yılını bir kampüste geçirmeyecek, dünyayı dolaşacaklar. Üniversitede önemli olan dersin anlatılması değil, öğrencinin birebir uygulamanın içinde olmasıdır. Üretime dönük eğitimler olmalı.
2023’te 250 bin yabancı öğrenci çeker miyiz?
Bugün pek çok özel okulun yabancı bir fonla ortaklığı var. Yabancıların eğitime yatırım yapabilmesi yönündeki kanunun değişmesi halinde eğitim sektöründe büyüme çok hızlanır. Türkiye'de yükseköğretimde özelleşme ve yabancı sermayenin gelişinin önünün açılmasıyla 5-6 milyar dolar bir yatırımın ülkeye gelebileceğini düşünüyorum.
Türkiye, eğitimin önünün açılmasıyla birlikte bu konuda lider ülke olabilir. Türkiye yabancı öğrenciler için bir cennet. Ancak hala yeterli öğrenci çekemiyoruz. Uluslararası öğrenci bir yılda 40 bin dolar para harcıyor. Bu, ihracat anlamına geliyor.
Yedi yıl önce Türkiye'ye yılda 20 bin öğrenci gelirken bu yıl 78 bin öğrenci geldi. 2023’te bu sayının 250 bin olmasını bekliyoruz. Ancak sağlık turizminde olduğu gibi bazı devlet desteklerinin ve teşviklerin olması gerekiyor.
FATOŞ BOZKUŞ
[email protected]
Eğitim sektörünün duayenlerinden Bahçeşehir Uğur Eğitim Kurumları Yönetim Kurulu Başkanı Enver Yücel, eğitim sisteminin bugünkü mesleklerin olmaması üzerine kurgulanması gerektiğini söylüyor.
Eğitim sektörü, yaklaşık 25 bin kurum ve kuruluşun yer aldığı, 300 binden fazla istihdam sağlayan, ülkemizde hızlı gelişmeye müsait sektörlerden biri. 2015 MEB bütçesi yatırımlar dahil 65 milyar TL civarındaydı. Ancak sektörü özel eğitim kuramlarının yaptığı yatırımlar büyütüyor.
2000-2014 yılları arasında özel okul sayısındaki 3 kat artış dikkati çekiyor. 2000 yılında bin 788 olan okul sayısının geçen yılın sonunda 5 bin 118’e ulaştığı görülüyor. Bugün 700 bine yakın öğrenciye hizmet veren özel okullar, okul öncesi dahil zorunlu eğitim çağındaki öğrencilerin yüzde 3-4’üne eğitim fırsatı sunuyor.
Gelişmiş ülkelerde ise özel okullaşma oranları yüzde 10-15’ler seviyesinde. Belçika, Fransa Almanya’da bu oran yüzde 40’lara çıkıyor. Bu ülkelerdeki oranların yüksek olmasının en önemli nedeni ise kamu destekli özel okulların fazla olması.
Eğitim sektörünün duayenlerinden Bahçeşehir Uğur Eğitim Kurumları Yönetim Kurulu Başkanı Enver Yücel ile
sektörün 25 yılda geldiği noktayı ve gelecek 25 yılı konuştuk. 2023’e kadar Türkiye’de de özel okullaşma oranının yüzde 15’lere çıkmasını bekleyen Yücel, anaokulundan başlayan ve üniversiteye kadar uzanan eğitim sektörünün hem nitelik hem de sayısal olarak gelişmesi için yapılması gerekenleri anlattı.
1973’te üç odalı bir dershaneyi alarak ilk yatırımı yaptığınız dönemden bu yana Türkiye’nin eğitim sektörü nasıl bir gelişim yaşadı?
Sektöre ilk girdiğimde eğitim sadece öğretmenlerin ve devlet adamlarının konuştuğu bir konuydu. Ben yatırım yaptığım günlerde sektörün bu kadar büyüyeceğini düşünmemiştim. Zaman içinde eğitim ülke gündemini meşgul eden konulardan oldu.
Son 15 yıldır patronlar da eğitimi konuşmaya başladı, hatta bu alana yatırım yaptı. Eğitim ekonomisi diye bir kavram var artık. Eğitim hizmetinin devletin sorumluluğu olduğu algısı da değişmeye başladı. Son 10 yıldır özel sektör eğitimde marka yaratma ve bunu büyütme gayretinde. Son 10 yılda özel okullaşma yüzde 2,5’lerden yüzde 4’lere yükseldi.
Eskiden sadece büyük illerde özel okullar varken, bugün özel okul olmayan il sayısı beşten fazla değildir. Sektör süratle gelişiyor. Dünyanın farklı yerlerinden fonlar geldi ve bu kurumlarla ortaklık kurdular. Yükseköğretimde de girişimler var. Bundan 25 yıl önce hiç vakıf üniversitesi yoktu. Bugün 180 üniversitenin yüzde 40’ı vakıf üniversitesi.
Eğitim sektöründeki bu değişimin sürmesi hatta sektörün daha da büyümesi için eğitim politikalarında nasıl bir değişime ihtiyaç var?
Öncelikle eğitim hizmetini devletin vermek zorunda olduğu inancından vazgeçilmeli. Herkes istediği okula gidebilmeli. Devlet, hizmeti veren değil, satın alan olmalı. Eğitimde bu yolda çalışmalar var. Örneğin özel okula çocuğunu göndermek isteyenlere devlet 3-4 bin TL civarında bir destek sağlıyor.
Bu, Anadolu’da okul ücretinin neredeyse yüzde 40’ı. Kapı aralandı ve zihniyette bir değişiklik oldu. Ama yeterli değil. Okulların özelleşmesi lazım. Ingiltere’de bugün okulların yüzde 75’i özelleşti. Devlet eğitim kurumlarını denetliyor ve öğrencinin parasını veriyor. Kısacası, anayasa değişince eğitimdeki kısıtlamalar da azalacaktır diye düşünüyorum.
Orta vadede özel okullaşma oranında nasıl bir değişim bekliyorsunuz?
2023’te hiç değilse yüzde 15’lere çıkması lazım. Devlet en fazla bütçeyi eğitime ayırıyor ama bunun nasıl hizmete dönüşeceği konusunda bir dönüşüme ihtiyaç var. Eğitim sivilleşmeli.
Önümüzdeki 25 yılda sektörde ne gibi bir gelişim ve değişim bekliyorsunuz?
Bugün çalışan nüfus ortalama altı yıl okula gitmiş, bunu 11 yıla çıkarmak lazım. 21’inci yüzyıl becerilerini öğretmek çok önemli. Artık Google çocuklar istemiyoruz. Bilgi her yerde, önemli olan bilgiyi nasıl kullanacakları.
Yeni dönemde bunu öğretmemiz gerekiyor. Bugün anaokuluna başlayanlar üniversiteyi bitirdiklerinde bugünkü mesleklerin yüzde 60’ı olmayacak. Hatta bugünkü yaşam biçimimiz de 20 yıl sonra aynı olmayacak. Bu gerçeği bilip ona göre eğitimin içeriği oluşturulmalı.
Eğitim ve öğretim müfredatları baştan mı yazılmalı?
Bugün dünya değişen teknolojiyle birlikte interdisipliner bir eğitime geçti. Tıp mühendisleri var artık. Bu interdisipliner anlayış anaokulunda verilmeli. Çocuklarımızı geleceğe hazırlamak için robotik ve kodlama öğretmeliyiz.
Biz kendi okullarımızda anaokulunda kodlama eğitimi veriyoruz. STEM eğitimleri çok önemli. Fen liseleri demode oldu, bunun farkına varılmalı. Biz hep üniversite eğitimini önemli görüyoruz ama okul öncesi eğitim ondan daha önemli.
Çünkü fiziksel olarak çocuğun beyni o yıllarda gelişiyor. Lise ve üniversite sınavlarının da bir an önce değişmesi gerektiğine inanıyorum. Bir başka eksiklik de üstün yetenekli eğitimlerinde. Bu konuda bir politikamızın olmaması çok büyük bir eksiklik. Bununla da ilgili mutlaka çalışmalar yapılmalı.
Vakıf üniversitelerindeki artışı yeterli görüyor musunuz?
Yeterli değil. Üniversitelerin hepsi aynı. Farklı anlayışlı üniversiteler olmalı. Terzilik, ya da iletişim üniversitesi olmalı mesela. Ben gelecekte üniversitelerin modüler hale geleceğini ve kampüslerin ortadan kalkacağını düşünüyorum. Öğrenciler 4-5 yılını bir kampüste geçirmeyecek, dünyayı dolaşacaklar. Üniversitede önemli olan dersin anlatılması değil, öğrencinin birebir uygulamanın içinde olmasıdır. Üretime dönük eğitimler olmalı.
2023’te 250 bin yabancı öğrenci çeker miyiz?
Bugün pek çok özel okulun yabancı bir fonla ortaklığı var. Yabancıların eğitime yatırım yapabilmesi yönündeki kanunun değişmesi halinde eğitim sektöründe büyüme çok hızlanır. Türkiye'de yükseköğretimde özelleşme ve yabancı sermayenin gelişinin önünün açılmasıyla 5-6 milyar dolar bir yatırımın ülkeye gelebileceğini düşünüyorum.
Türkiye, eğitimin önünün açılmasıyla birlikte bu konuda lider ülke olabilir. Türkiye yabancı öğrenciler için bir cennet. Ancak hala yeterli öğrenci çekemiyoruz. Uluslararası öğrenci bir yılda 40 bin dolar para harcıyor. Bu, ihracat anlamına geliyor.
Yedi yıl önce Türkiye'ye yılda 20 bin öğrenci gelirken bu yıl 78 bin öğrenci geldi. 2023’te bu sayının 250 bin olmasını bekliyoruz. Ancak sağlık turizminde olduğu gibi bazı devlet desteklerinin ve teşviklerin olması gerekiyor.