DR. ORHAN KARACA
[email protected]
Burada esas merak edilen hususu ikinci çeyrekteki ekonomik küçülmenin nereye varacağı ve yılın ikinci yarısında da devam edip etmeyeceği oluşturuyor.
İkinci çeyrekte ekonominin ne kadar küçülebileceği konusunda sağlıklı bir tahminde bulunabilmek için henüz elimizde yeterince veri yok. Fakat Türkiye'nin geçmiş yıllarda yaşadığı resesyonları inceleyerek aşağı yukarı bir şeyler söyleyebiliriz. İktisatçılar resesyonu ekonominin en az iki çeyrek üst üste küçülmesi olarak tanımlıyor.
Türkiye'de üçer aylık dönemler itibariyle hesaplanan gayri safi yurtiçi hasıla (GSYH) verileri 1987 yılına kadar geri gidiyor. Türkiye ekonomisi 33 yıllık bu dönemde yedi resesyon yaşamış bulunuyor.
RESESYON KARNEMİZ
Türkiye'de resesyonlar genellikle dört çeyrek sürüyor. 1994-95, 2001-02 ve 2008-09 resesyonları dört çeyrek sürmüştü. 1998-99 resesyonu bunlardan biraz daha uzun sürmüş ve beş çeyrek dönemi bulmuştu. 1988-89 ve en son yaşadığımız 2018-19 resesyonlarında ekonomi üst üste üç çeyrek dönem küçülmüştü.
1991 resesyonunda ise iki çeyrek üst üste küçülme yaşanmıştı. Fakat bu iki çeyrek üst üste küçülmeden sonra gelen bir çeyreklik büyümeyi de daha sonra bir çeyreklik bir küçülme takip etmişti.
Türkiye'de son 33 yılda yaşanan yedi resesyon içinde en şiddetlisi, ekonominin dört çeyrek dönemde ortalama yüzde 7,1 küçüldüğü 2008-09 resesyonu oldu. 1994-95 ve 2001-02 resesyonlarında dört çeyrek dönemdeki ortalama küçülme yüzde 6,4 olmuştu.
1998-99 resesyonunda ekonomi beş çeyrek dönemde ortalama yüzde 3 küçüldü. 1988-89 resesyonunda üç çeyrekte ortalama yüzde 3 küçülme yaşanmıştı. 201819 resesyonunda ise üç çeyrekte ortalama yüzde 2,2'lik küçülme oldu.
Bu yedi resesyon içinde en hafif geçenini ise ekonominin iki çeyrek dönemde ortalama yüzde 0,5 küçüldüğü 1991 resesyonu oluşturuyor.
Türkiye'nin son 33 yılda yaşadığı yedi resesyondan dördü "yerli yapım" olarak biliniyor. İktisatçılar, 198889, 1994-95, 2001-02 ve 2018-19 resesyonlarının yurtiçindeki ekonomik sorunlardan ve/veya politika hatalarından kaynaklandığını düşünüyor. 1991, 1998-99 ve 200809 resesyonları ise "ithal" olarak tanımlanıyor.
Bunların dünyada yaşanan ekonomik ve/veya politik gelişmelerin Türkiye ekonomisine olumsuz yansımalarıyla ortaya çıktığı kabul ediliyor. 1991 resesyonu, Birinci Körfez Savaşı'ndan kaynaklanmıştı.
1998-1999 resesyonu, Asya ve Rusya krizlerinin Türkiye'ye yansımasıyla ortaya çıktı. 2008-09 resesyonu ise ABD'de patlak veren mortgage krizinin küresel ekonomiye ve dolayısıyla Türkiye'ye de yansımasının sonucuydu.
BU SEFER NE OLACAK?
Bugünlerde yine dünyada yaşanan gelişmelerden kaynaklanan "ithal" bir resesyonla karşı karşıyayız. Ancak bu seferki resesyon ekonomik veya siyasi bir gelişmeden değil, pek sık görülmeyen bir sağlık probleminden kaynaklanmış bulunuyor.
Koronavirüs salgını hem iç talebi hem de ihracatı öyle ani bir şekilde baskı altına aldı ki, 2020'nin ikinci çeyreğinde, 2009 yılının ilk çeyreğinde görülen yüzde 14,4'lük küçülmeden daha şiddetli bir küçülme yaşanacak gibi görünüyor.
Muhtemelen düzelme de öyle hemen olmayacak. Koronavirüs salgını yaz aylarında sona erse bile en azından üçüncü çeyrekte de iktisadi faaliyet baskı altında kalacak. Bu seferki resesyon 2008-09 resesyonundan bile daha şiddetli olacağa benziyor.